DANIŞTAY, YÖK DİSİPLiN YÖNETMELİĞİNDEKİ CAYDIRICI CEZALARI
İPTAL EDİNCE ÜNİVERSİTE SUÇ CENNETİNE DÖNÜŞTÜ
BASIN AÇIKLAMASI 3
YÖK disiplin yönetmeliğine
göre “Üniversite Öğretim Mesleğinden
Çıkarma”, “Görevinden Çekilmiş Sayma” ve “Yönetim Görevinden Ayırma”
cezaları almış olan bazı öğretim üyelerinin açtıkları dava sonunda verilen
mahkeme kararlarını temyizen inceleyen Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu’nun bu cezaların hukuka aykırı olduğuna karar verdiği ortaya
çıktı (*).
Bu cezaları
gerektiren fiiller disiplin yönetmeliğinde özet olarak şu şekilde
eşleştirilmiştir:
Üniversite Öğretim Mesleğinden çıkarmak-bilimsel
hırsızlık/intihal,
Görevinden çekilmiş sayma- izinsiz veya geçerli bir
mazereti olmaksızın tayin edildiği göreve izinsiz ve mazeretsiz olarak 15 gün
içinde başlamamak,görevini izinsiz ve mazretsiz olarak 10 gün göreve gelmemek,
Yönetim görevinden ayırma- yönetim görevi dolayısıyla
doğrudan doğruya veya aracı eliyle, her ne ad altında olursa olsun mevzuat dışı
herhangi bir menfaat sağlamak, bir üst yönetici veya kurulun kanun, tüzük veya
yönetmeliklere uygun karar veya emirlerini yerine getirmemek veya bunlara
uymamak
Öğretim elemanlarının işlediği bu ağır meslek suçlarına ilişkin
caydırıcı nitelikteki söz konusu cezaların hukuk dışı sayılmasıyla doğan yasal
boşluğu giderecek yeni bir yasal düzenleme yapılmayınca, üniversiteler bir suç
cennetine dönüşmüştür.
YÖK Başkanlığı söz konusu Yüksek Yargı
kararlarının gerekçesi olan yasal dayanaksızlığın YÖK
Yasası’na yapılacak bir ekleme ile ortadan kaldırılmasına yönelik
girişimlerde bulunmak yerine, üniversitelere gönderdiği genelgelerle
(*) rektörlerden, "yürütülen
soruşturmalarda bu iptal kararlarının dikkate alınmasını, soruşturmacılar
tarafından ‘Yönetim Görevinden Ayırma, Görevinden Çekilmiş Sayma, Üniversite
Öğretim Mesleğinden Çıkarma’ cezalarının
teklif edilmemesi ve soruşturma konusu fiile ilişkin olarak yönetmelikte geriye
kalan cezalardan birinin teklif edilmesi
ve verilmesini” talep etmekte ve kendisi
de bir akademisyen olan Milli Eğitim Bakanı da, üniversiteleri suç işlemenin serbest
olduğu kurumlar durumuna getiren bu akıl almaz uygulamaya sessiz kalmaktadır.
Yargı tarafından iptal edilen söz konusu disiplin cezaları, disiplin
yönetmeliğinde bunlara karşı gelen suçlar için tanımlanan en ağır cezalar
olduğundan, bu cezalar çıkarıldığında-“kamu görevinden çıkarma” cezası dışında-geriye kalan Uyarma, Kınama, Aylıktan
Kesme, Kademe İlerlemesinin Durdurulması cezaları’nın söz konusu fiiller için
hiçbir caydırıcılığı yoktur.
Kamu Görevinden çıkarma cezası ise,
Disiplin Yönetmeliği ve 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’na göre “Cumhuriyetin
niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik
eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak
başta olmak üzere devlet aleyhine işlenen suçlar ile görev arkadaşına fiili
saldırıda bulunmak, uyuşturucu kullanmak gibi… suçları kapsamaktadır.
Örneğin araştırma ve
yayınlarında bilimsel hırsızlık yapmış bir öğretim üyesine en ağır yaptırım olarak
bundan böyle kademe ilerleme cezası verileilecektir. Böyle bir cezanın çalmaya
niyetlenen başkaları için bir caydırıcılığı olamayacağı açıktır.
Benzer şekilde diyelim
üniversitenin bir yatırımı için açılan ihaleye fesat karıştırdığı kanıtlanan
bir rektör görevden alınamayacak ve
(kıdem itibarıyla ilerkeyecek kademesi de kalmadığından) en fazla maaştan kesme cezası alarak görevini sürdürebilecektir.
Sonuç olarak disiplin yönetmeliğinde caydırıcı hiçbir
yaptırım kalmaması nedeniyle şu anda
üniversiteler, “bilimsel
hırsızlık/intihal başta olmak üzere keyfi ve kesintisiz olarak günlerce göreve
gelmemek, yöneticilik sıfatını kullanarak
kişisel menfaat sağlamak, bir üst
yönetici veya kurulun kanun, tüzük veya yönetmeliklere uygun karar veya
emirlerini yerine getirmemek veya bunlara uymamak” gibi ağır meslek
suçlarının serbestçe işlenebileceği suç
cenneti durumuna sokulmuştur.
Aslında bilimsel hırsızlık gibi yüz kızartıcı bir akademik suçu
meslekten çıkarılmayı gerektirmeyen bir eylem kabul eden bir sistemde diğer tüm
yasadışı uygulamalar da yaptırımsız kalmaya mahkumdur. Bu gün olan da budur.
Ülkemizin bilimsel saygınlığına son darbeyi vuran bu
sorumsuzluğa derhal son verilmelidir. Bilim ahlakı başta olmak üzere mesleki değerlere
saygı duyan öğretim üyelerini, meslek odaları ve siyasi partileri ve değerli basınımızı
bu durumu reddetmeye ve bilim insanı olmanın olmazsa olmaz koşulu olan “bilim namusu”nu yeniden yaşama
geçirmek üzere göreve davet ediyorum.
Prof. Dr. Kayhan KANTARLI
Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi
GSM: (O532) 630 1473
e-mail:kayhankantarli@gmail.com
(*) İlgili belgeler ekteki dosyalardadır.
Ayrıca bakınız: