BİLİMSEL HIRSIZLIĞIN CEZALANDIRILMADIĞI ÜNİVERSİTE ÇÖKMÜŞTÜR
BASIN AÇIKLAMASI 2
Değerli
Basın mensupları öncelikle belirtmeliyim ki; aşağıda ikinci kez açıkladığım olay YÖK’ün sıradan bir “görevi ihmal” olayı olmayıp, Ülkemiz
için uluslararası bilimsel sayınlıktaki düşkünlüğümüze son noktayı koyan bir
sorumsuzluk örneğidir. Olay, bazı gazetelerde yer bulmuş olmasına karşın sorumsuzluk
ve sessizlik maalesef aynen devam etmektedir. Bu sorumsuzluğa karşı çıkarak
gerekli önlemlerin alınmasını talep etmeyi hepimiz için bir yurttaşlık görevi saydığımdan
olayı bir kez daha dikkatinize getiriyorum.
Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu, 15 ay once Eylül 2012 de aldığı bir kararda “Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nde intihal/bilimsel aşırma
suçunun yaptırımı olarak yer alan
üniversite öğretim üyeliğinden çıkarılma cezasının, 2547 sayılı YÖK Yasası
ile 657 sayılı Devlet Memurları
Yasası’nda bu cezaya ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle hukuka
aykırı olduğuna hükmetmiştir (*). YÖK, 15 aydır kararda
belirtilen hukuka aykırılığı giderecek herhangi bir yasal düzenleme girişiminde
bulunmadığından bu kararla birlikte yaptırımsız kalan bilimsel aşırmacılık üniversitelerde
serbest hale gelmiştir.
Evrensel bilim etiği ilkelerine gore
“bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü
veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” diye tanımlanan intihal yani bilimsel aşırmacılık en ağır
yaptırımla cezalandırılması gereken yüz kızartıcı akademik bir suçtur. Bu evrensel ilke ülkemizde de
aynen kabul görmüş olup YÖK Yasası’na göre çıkarılan Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği’nde
de karşılığını bulmuştur. Bu yönetmeliğe göre araştırma ve yayınlarında bilimsel
aşırma suçu işleyenlere “üniversite
öğretim mesleğinden çıkarılma” cezası verilmesi ön
görülmüştür.
Fakat caydırıcı olması beklenen bu ağır
yaptırım, YÖK’ün hiç bir döneminde tarafsız ve bilimsel bir anlayışla
uygulanmadığından amacına ulaşamamıştır. Aşırmacılık başta olmak üzere herhangi
bir bilimsel yolsuzluğa bulaşmış yandaş öğretim elemanlarının korunması nedeniyle cezai yaptırım çoğu kez
kağıt üzerinde kalmıştır.
YÖK ve üniversite rektörleri, evrensel bilim ahlakı normlarına sahip çıkıp
intihal başta olmak üzere her türden bilimsel yolsuzluğun üzerine gidip cezai
yaptırımları tarafsız ve ödünsüz bir şekilde uygulayacak yerde, yandaşlık
anlayışıyla hareket ederek bir çok yolsuzluğu örtbas etmişler, bununla da
kalmayıp kanıtlanmış bilimsel aşırmacılıklarına karşın çok sayıda öğretim üyesi
bölüm başkanlığından dekanlığa kadar çeşitli yönetim görevlerine atanıp
ödüllendirilmiştir. Hatta bunlardan bazıları TÜBA gibi saygın (olması gereken)
üst düzey bilim kurumlarına bile kabul edilmişlerdir.
On yıllardır YÖK düzenindeki bilim ahlakı
çöküşünün ibret verici örneklerine tanık olunmaktadır. Türk fizikçilerinin 2007
yılında dünyanın en saygın bilim dergisi Nature’da manşet olan toplu intihal
olayının sorumlularından hiç biri cezalandırılmamıştır.
Bu olaydan
belki de daha dramatik olanı bir üniversitemizin, doktora tezi intihal
olduğu ortaya çıkınca üniversiteden atılan bir öğretim üyesinin yabancı
dergilerde 5 yıl içinde yaptığı 300 den fazla sözde bilimsel yayın sayesinde
dünyanın ilk 500 üniversitesi içine girmenin yanında, “matematik ve bilgisiyar bilimleri dalı”nda Harvard’ı bile geride bırakarak dünya 2.si
olmasıdır. Şaibeli olduğu olduğu ortaya çıkan bu derecelerin övünç nedeni
sayılıp rektör tarafından üniversitenin reklam aracı olarak kullanılması ise
bilim ahlakı anlayışındaki pişkinliğimizin dorukta olduğunu işaret etmektedir.
Yabancı bilim otoritelerinin de farkında olduğu
bu manzara karşısında ülkemizde akademik ahlak ve bilim etiğinden söz
edilemeyeceği açıktır. Bu yüzden ülke olarak uluslararası bilimsel saygınlığımız
yerlerde sürünmektedir.
Durum böyleyken üniversitelerdeki bilimsel
aşırma suçlarının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
olarak Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu’nun yönetmelikteki bu yaptırımı yasal
dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı saymasından kaynaklanan ve
bilimsel hırsızlığın yaptırımsız kalmasına yol açan boşluğun kapatılması için
YÖK’ün durumdan adeta memnun olmuş gibi herhangi bir adım atmaması ve bu
şekilde ortaya çıkan intihal serbestliğinin sürüp gitmesine göz yumulması bilim
namusunu katleden bir sorumsuzluktur.
Söz konusu Yüksek Yargı kararınıdan sonra YÖK Başkanlığı
derhal harekete geçip kararda belirtilen yasal dayanaksızlığı giderecek bir yasal düzenleme yapması için Milli Eğitim
Bakanlığı ve TBMM nezdinde girişimde bulunması gerekirken 15 aydır böyle
girişimde bulunmamıştır. Bu ağır bir görevi ihmal suçu demektir. YÖK bu
görevini yapmadığı gibi tam tersi bir uygulama yapmış ve üniversite rektörlüklerine
gönderdiği 15 Nisan 2013 tarihli genelge (*) ile söz konusu yargı kararı yönünde işlem
yapılmasını, yani intihal suçuyla soruşturma geçirenler varsa bunlara meslekten
çıkarma cezası verilmemesini istemiştir.
YÖK’ün bu genelgesine
göre şu anda herhangi bir
üniversitede yapılmakta olan intihal soruşturmasında intihal suçu sabit bulunan
bir öğretim üyesi hiçbir suç işlememiş gibi görevine devam edebilmektedir. Ve
yeni bir yasal düzenleme yapılmadıkça da bu rezalet sürüp gidecektir.
Öğretim elemanlarının ve
rektörlerin intihal suçunu yaptırımsız ve serbest bırakan bu sonuç karşısında
sessiz kalmalarını anlamak olanaksızdır. Herkes durumdan adeta memnundur. Bu
duruma en başta isyan etmesi gerekenler çalıp çırpmadan bilim yapan dürüst
öğretim elemanlarının değilmidir? En azından onların bu rezalete karşı çıkmaları
gerekmezmi? Gerçek bilim insanlarının bilim namusunun yok olması karşısında sırça
köşklerine kapanıp “bana dokunmayan yılan” hesabı içinde susması bilime yapılmış
en büyük ihanettir.
Ülkemizin bilimsel saygınlığına
son darbeyi vuran bu sorumsuzluğa derhal son verilmelidir. Bilim ahlakına değer
veren meslek kuruluşları başta olmak üzere tüm öğretim üyelerini bilimsel aşırmacılığı
yücelten bu durumu reddetmeye ve Milli Eğitim Bakanı ve Muhalefet Partileri’nden
Cumhurbaşkanı’na kadar ilgili tüm makamları, bilim insanı olmanın olmazsa olmaz
koşulu olan “bilim namusu”nu yeniden
yaşama geçirmek üzere göreve davet ediyorum.
Bilinmelidir ki;
ÜNİVERSİTELERİNDE BİLİMSEL HIRSIZLIĞIN DOĞAL KARŞILANDIĞI BİR
ÜLKENİN ELBETTE TÜM YAŞAM ALANLARI SOYULACAKTIR
Kamuoyuna duyurulur. Saygılarımla.
Prof Dr. Kayhan KANTARLI
Ege Üniversitesi Emekli Öğretim
Üyesi
e-mail:kayhankantarli@gmail.com
(*) Açıklamada kaynak olarak gösterilen Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu kararı ile bu kararı içeren YÖK
ve İstanbul Üniversitesi Rektörlük genelgelerine aşağıdaki adresten
ulaşılabilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder