BİLİMSEL ARAŞTIRMAYA BAKANLIK MÜDAHALESİ
Röportaj: Neslihan Perşembe
9 Eylül Gazetesi/16 Haziran 2014
****
9 Eylül Gazetesi/16 Haziran 2014
****
Derneğimiz
kurucularından ve önceki Genel Başkanı, yurtsever ve Kemalist bilim
insanı 13 Temmuz 2013 tarihinde yitirdiğimiz değerli Hocam Prof. Dr.
Alpaslan Işıklı anısına
******
Tüm Öğretim Elemanları Derneği İzmir Temsilcisi Prof. Dr. Kayhan
Kantarlı, öğretim elemanlarının araştırmalarına sınırlamalar
getirilmesine yönelik, "Bu durum üniversitenin bilimsel özerkliğine
vurulmuş bir darbedir" dedi. 12 Haziran'da medyada yer alan haberlerde
öğretim elemanlarının, yolluk almaksızın rektörün izni ile dışarda
yapacağı araştırmalara sınırlama getirildiği yazıldı. Bu sınırlama
konusuna değinmeden önce 2547 sayılı Kanunun ilgili hükmünü hatırlamak
gerekiyor. İlgili hüküm şöyle: "Öğretim elemanlarının kurumlarından
yolluk almaksızın yurt içinde ve dışında kongre, konferans, seminer ve
benzeri bilimsel toplantılarla, bilim ve meslekleri ile ilgili diğer
toplantılara katılmalarına, araştırma ve inceleme gezileri yapmalarına,
araştırma ve incelemenin gerektirdiği yerde bulunmalarına, bir haftaya
kadar dekan, enstitü ve yüksek okul müdürleri, onbeş güne kadar
rektörler izin verebilir. Bu şekilde on beş günü aşan veya yolluk
verilmesini gerektiren veya araştırma ve incelemenin gerektirdiği
masrafların üniversite ile buna bağlı birimlerin bütçesinden veya döner
sermaye gelirlerinden ödenmesi icabeden durumlarda, ilgili yönetim
kurulunun kararı ve rektörün onayı gereklidir."
BAKANLIĞIN DENETİMİNDE İZİN
Tasarıda ise "Yükseköğretim Kurulunun, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görüşünü alarak belirleyeceği öncelikli alanlarda araştırma yapmalarına" diye bir düzenleme eklendi. Bu yeni düzenlemenin yasalaşması halinde, öğretim elemanları her alanda değil sadece Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'nın görüşlerini alarak belirleyeceği alanlarda, araştırma yapmak için dekan, yüksekokul müdürü veya rektörden izin talep edecek. Eski hükümde yer alan "araştırmanın gerektirdiği yerde bulunmak" hükmü de yasalaşırsa, öğretim elemanları artık araştırma yapmak için dışarıya çıkamayacak.
ÖZERKLİĞE BİR MÜDAHALEDİR
Tasarıdaki bu hükmü ve yasalaştırılmak istenen diğer hükümleri Benim İzmirim'de okurlarımıza tanıtacağımız Tüm Öğretim Elemanları Derneği'nin (TÜMOD) İzmir Temsilcisi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı ile konuştuk. Kantarlı bu hükmün üniversite özerliğine ağır bir müdahale olduğuna vurgu yaparak şöyle dedi: "Üniversitelerde bilim adamları bir bilimsel gerçeği ortaya çıkarmak için araştırma yapar. Öğretim görevlilerine 'Araştırma yaptığın konuyu bırak, bu konuda araştırma yap' demek, üniversitenin bilimsel özerliğine vurulmuş bir darbedir. Zaten üniversitelerin özerkliğinin olmadığı böylesi ortamda bir de bu tasarıların yasalaşması içinden çıkılmaz durumlara yol açar. Bu, yıllardan bu yana üniversitelerin piyasalaştırılma girişimlerinin bir sonucudur. Bilimin sonuçlarının acilen kara dönüştürülmesi amaçlanıyor. Örneğin bir öğretim elemanı temel bilimlerde araştırma yapmak istiyorsa, bu projesine destek bulması zorlaşacak.
BAKANLIĞIN DENETİMİNDE İZİN
Tasarıda ise "Yükseköğretim Kurulunun, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görüşünü alarak belirleyeceği öncelikli alanlarda araştırma yapmalarına" diye bir düzenleme eklendi. Bu yeni düzenlemenin yasalaşması halinde, öğretim elemanları her alanda değil sadece Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'nın görüşlerini alarak belirleyeceği alanlarda, araştırma yapmak için dekan, yüksekokul müdürü veya rektörden izin talep edecek. Eski hükümde yer alan "araştırmanın gerektirdiği yerde bulunmak" hükmü de yasalaşırsa, öğretim elemanları artık araştırma yapmak için dışarıya çıkamayacak.
ÖZERKLİĞE BİR MÜDAHALEDİR
Tasarıdaki bu hükmü ve yasalaştırılmak istenen diğer hükümleri Benim İzmirim'de okurlarımıza tanıtacağımız Tüm Öğretim Elemanları Derneği'nin (TÜMOD) İzmir Temsilcisi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı ile konuştuk. Kantarlı bu hükmün üniversite özerliğine ağır bir müdahale olduğuna vurgu yaparak şöyle dedi: "Üniversitelerde bilim adamları bir bilimsel gerçeği ortaya çıkarmak için araştırma yapar. Öğretim görevlilerine 'Araştırma yaptığın konuyu bırak, bu konuda araştırma yap' demek, üniversitenin bilimsel özerliğine vurulmuş bir darbedir. Zaten üniversitelerin özerkliğinin olmadığı böylesi ortamda bir de bu tasarıların yasalaşması içinden çıkılmaz durumlara yol açar. Bu, yıllardan bu yana üniversitelerin piyasalaştırılma girişimlerinin bir sonucudur. Bilimin sonuçlarının acilen kara dönüştürülmesi amaçlanıyor. Örneğin bir öğretim elemanı temel bilimlerde araştırma yapmak istiyorsa, bu projesine destek bulması zorlaşacak.
Temel bilimlerdeki araştırmalarından hemen
sonuç alınmaz. Doğa yasaları aranır, bulunur. Bugün teknolojideki en
büyük gelişim ve değişmeler, temel bilimlerdeki buluşlara bağlıdır. Bu
buluşlara bakarsınız hemen ticarete dönüşmediği görülür. Dünyadaki bütün
gelişmiş ülkelere baktığınızda, aynı zamanda temel bilim
araştırmalarında en büyük buluşları yaptıkları fark edilir. Bizim bu
aşamaya gelmemiz istenmiyor."
PİYASALAŞTIRMANIN YOLU
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, Yükseköğretim Kurulu'ndaki genel gidişin tamamen piyasalaşmış, ticari bir üniversiteye yönelik olduğuna dikkat çekti. Basına yansıyan tasarılarda iş adamlarının hakim olduğu, en çok vergi veren, holding patronlarının yer aldığı konseylerin üniversiteleri yönetmesine yönelik gidişatın olduğuna değindi. Öğretim elemanlarının araştırmalarına getirilen sınırlamanın ve Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'nın denetiminde olmasının da bu anlayışa hizmet ettiğine değinerek, "Kabul edilecek hiçbir tarafı yoktur. Bu tamamen neoliberal poltikalara, küresel sermayenin amaçlarına hizmet eden bir anlayıştır. Böyle bir dayatma karşısında akademik ve bilimsel anlayış ortadan kalkar" dedi.
PİYASALAŞTIRMANIN YOLU
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, Yükseköğretim Kurulu'ndaki genel gidişin tamamen piyasalaşmış, ticari bir üniversiteye yönelik olduğuna dikkat çekti. Basına yansıyan tasarılarda iş adamlarının hakim olduğu, en çok vergi veren, holding patronlarının yer aldığı konseylerin üniversiteleri yönetmesine yönelik gidişatın olduğuna değindi. Öğretim elemanlarının araştırmalarına getirilen sınırlamanın ve Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'nın denetiminde olmasının da bu anlayışa hizmet ettiğine değinerek, "Kabul edilecek hiçbir tarafı yoktur. Bu tamamen neoliberal poltikalara, küresel sermayenin amaçlarına hizmet eden bir anlayıştır. Böyle bir dayatma karşısında akademik ve bilimsel anlayış ortadan kalkar" dedi.
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, bu tasarının
üniversiteler kabul edilmemesi gerektiğine dikkat çekerek sözlerini
şöyle sürdürdü: "Maalesef görüyorsunuz ki, ülkede bu kadar hukuksuzluk
adaletsizlik, yasadışılık, yolsuzluk ve bilimde de intihal yani
hırsızlık yapılıyorken, bir de böylesi baskı unsuru olan kısıtlamara ses
çıkartılmaması, Türkiye için bir kara tablodur. Öğretim elemanlarının
en başta bu duruma itiraz etmesi gerekir." TÜMOD olarak piyasa
üniversiteciliğine karşı olduklarına vurgu yapan Prof. Dr. Kayhan
Kantarlı, üniversite öğretim görevlilerinin ses çıkarması noktasında
endişeleri olduğunu söyledi. Bu alanda dernek başkanlarının bu konuyu
gündeme getirdiğini, ancak birlikte hareket etme noktasında kimsenin
bulunamadığına dikkat çekerek, "Bu Türkiye'nin acı bir gerçeğidir" dedi.
ÜNİVERSİTE ARAZİLERİNİN SATIŞI
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, yine basına yansıyan haberlerden de edindiği bilgilerde üniversitelere kaynak yaratma gerekçesi ile kamu mallarının satışının da geçerli olduğunun da söz konusu olduğunu belirtti. Eğitim amacı ile tahsis edilen kampus arazilerinin, üniversitelerce satılmasının sakıncalı olduğunu söyledi. "Bu satış zaten yapılıyordu. Yasal olmayan durumlarla üniversiteyi güçlendirme vakfı gibi kurumlar aracılığıyla yapılıyordu. 40, 50 yıllığına kiralanarak yapılıyordu. Ancak bu şekilde yasalaşacak. Tasarıdaki bu hüküm de yasalarşırsa, kamu üniversiteye destek vermekten tamamen çekilecek. Kaynak yaratma tamamen sermayenin imkanlarına bırakılınca, üniversitelerde özgür bilim yapılması söz konusu olmaz."
BEYİN GÖÇÜNE NEDEN
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, İzmir ve Türkiye'de öğretim görevlilerinin kaynağını teşkil eden araştırmaların, iş güvencesinden yoksun, baskılara açık olmaması gerektiğini söyledi. Öğretim elemanlarının son derece düşük ücretlerle de çalıştırılmak istendiğini belirtti. Bunun kaliteyi düşürdüğüne vurgu yaptı. En önemlisi de özgür düşünceden yoksun olunmasının üniversitelerin geleceğine konulmuş bir ipotek olduğunu kaydederek, "Başta araştırma görevlileri ve uzmanlar olmak üzere, üniversite öğretim elemanlarının hak ettikleri standartlarda çalışmaları ve yaşamaları sağlanmalıdır" dedi. Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, üniversitelerden mezun olmuş çok nitelikli, başarılı öğrencilerin bu yanlış, baskıcı, düşük ücretli, iş güvencesinden yoksun politikalar nedeniyle ülkeden ayrıldıklarını, beyin göçüne yol açtığına dikkat çekti.
KADROLAŞMANIN GÖSTERGESİ
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, üniversitelerde siyasi anlamda kadrolaşma ve kayırmacılığın olduğuna da vurgu yaparak sözlerini şöyle sonlandırdı: "Bu durum da üniversitelerin topluma yol gösterme misyonunu ortadan kaldırıyor. Zaten yolsuzluklar ülkeyi sarmışken, insanlar yıllarca adaletsiz bir şekilde sahte delillerle cezaevlerinde yer alırken üniversitelerin sesinin çıkmaması, bu kadrolaşmanın göstergesidir.
ÜNİVERSİTE ARAZİLERİNİN SATIŞI
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, yine basına yansıyan haberlerden de edindiği bilgilerde üniversitelere kaynak yaratma gerekçesi ile kamu mallarının satışının da geçerli olduğunun da söz konusu olduğunu belirtti. Eğitim amacı ile tahsis edilen kampus arazilerinin, üniversitelerce satılmasının sakıncalı olduğunu söyledi. "Bu satış zaten yapılıyordu. Yasal olmayan durumlarla üniversiteyi güçlendirme vakfı gibi kurumlar aracılığıyla yapılıyordu. 40, 50 yıllığına kiralanarak yapılıyordu. Ancak bu şekilde yasalaşacak. Tasarıdaki bu hüküm de yasalarşırsa, kamu üniversiteye destek vermekten tamamen çekilecek. Kaynak yaratma tamamen sermayenin imkanlarına bırakılınca, üniversitelerde özgür bilim yapılması söz konusu olmaz."
BEYİN GÖÇÜNE NEDEN
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, İzmir ve Türkiye'de öğretim görevlilerinin kaynağını teşkil eden araştırmaların, iş güvencesinden yoksun, baskılara açık olmaması gerektiğini söyledi. Öğretim elemanlarının son derece düşük ücretlerle de çalıştırılmak istendiğini belirtti. Bunun kaliteyi düşürdüğüne vurgu yaptı. En önemlisi de özgür düşünceden yoksun olunmasının üniversitelerin geleceğine konulmuş bir ipotek olduğunu kaydederek, "Başta araştırma görevlileri ve uzmanlar olmak üzere, üniversite öğretim elemanlarının hak ettikleri standartlarda çalışmaları ve yaşamaları sağlanmalıdır" dedi. Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, üniversitelerden mezun olmuş çok nitelikli, başarılı öğrencilerin bu yanlış, baskıcı, düşük ücretli, iş güvencesinden yoksun politikalar nedeniyle ülkeden ayrıldıklarını, beyin göçüne yol açtığına dikkat çekti.
KADROLAŞMANIN GÖSTERGESİ
Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, üniversitelerde siyasi anlamda kadrolaşma ve kayırmacılığın olduğuna da vurgu yaparak sözlerini şöyle sonlandırdı: "Bu durum da üniversitelerin topluma yol gösterme misyonunu ortadan kaldırıyor. Zaten yolsuzluklar ülkeyi sarmışken, insanlar yıllarca adaletsiz bir şekilde sahte delillerle cezaevlerinde yer alırken üniversitelerin sesinin çıkmaması, bu kadrolaşmanın göstergesidir.
TÜMÖD'ÜN OLUŞUMU
Türkiye’deki üniversitelerde görevli çalışan ya da emekli olan öğretim üye ve yardımcılarının üye oldukları Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMOD), 1975 yılında Ankara’da kuruldu. Dernek, 1980 yılında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın kararları doğrultusunda çalışmalarını, diğer pek çok dernek gibi durdurmak zorunda kaldı. 1982 yılında kapandı. Öğretim üye ve yardımcılarından bir grup yine merkezi Ankara belirleyerek ikinci derneği kurdu. 1975 tarihinde kurulan 1'inci TÜMÖD’ün devamı oldu. Şimdiki genel başkanı Prof. Dr. Recep Akdur'dur. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kurulan ilk demokratik kitle olan dernek, üniversite çalışanlarının da kurduğu ilk örgüttür. Derneğin öncelikleri arasında; üniversite kimliği, bilim insanı onuru, özgür düşünce, demokrasi ve ulusallık yer alıyor. Daima bilimin, aklın, özerkliğin, bilim özgürlüğünün, insan haklarının ve hukukun yanında olunmasını hedefliyor. Laik, demokrat ve Atatürkçü Düşünceyi ilke ediniyor. Kemalist ilke ve devrimlerin sonsuz savunucusu olunduğu belirtiliyor.
KAYHAN KANTARLI KİMDİR?
TÜMOD İzmir temsilcisi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, 1968 yılında öğrenci olarak girdiği Ege Üniversitesi'nde çalışmaya başlayarak son olarak 1988'de profesörlüğe kadar yükseldi. Uzmanlık alanı Yoğun Madde Fiziği ve Fen Eğitimi'dir. Türk Fizik Derneği, Tüm Öğretim Elemanları Derneği, Eğitim-İş Sendikası, Ulusal Eğitim Derneği, Üniversite Konseyleri Derneği'ne derneğine üye olan Kantarlı, Ege Öğretim Elemanları Derneği kurucu üyesidir. Ulusal ve uluslararası bilimsel dergilerde Yoğun Madde Fiziği ve Fizik Eğitimi alanlarında yayınlanmış makaleleleri, yurt içi ve yurt dışı bilim kongrelerinde sunulmuş sözlü bildirileri ve Popüler Bilim dergilerinde yayınlanan bilim ve bilim etiği konulu yazıları bulunmaktadır.
TÜMOD İzmir temsilcisi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, 1968 yılında öğrenci olarak girdiği Ege Üniversitesi'nde çalışmaya başlayarak son olarak 1988'de profesörlüğe kadar yükseldi. Uzmanlık alanı Yoğun Madde Fiziği ve Fen Eğitimi'dir. Türk Fizik Derneği, Tüm Öğretim Elemanları Derneği, Eğitim-İş Sendikası, Ulusal Eğitim Derneği, Üniversite Konseyleri Derneği'ne derneğine üye olan Kantarlı, Ege Öğretim Elemanları Derneği kurucu üyesidir. Ulusal ve uluslararası bilimsel dergilerde Yoğun Madde Fiziği ve Fizik Eğitimi alanlarında yayınlanmış makaleleleri, yurt içi ve yurt dışı bilim kongrelerinde sunulmuş sözlü bildirileri ve Popüler Bilim dergilerinde yayınlanan bilim ve bilim etiği konulu yazıları bulunmaktadır.
Röportaj: Neslihan PERŞEMBE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder