7 Kasım 2015 Cumartesi

JOSÉ MUJIKA VE CHP’NİN SÖZDE ERMENİ SOYKIRIM İKİLEMİ





Ermeni Soykırım iddiaları konusunda bir yandan parti tüzüğünüze,

“CHP, Sözde Ermeni Soykırımı iddiası ile ülkemizin haksız  önyargılarla suçlanmasına karşı bu güne kadar Partimiz öncülüğünde sürdürülen kararlı duruşa sahip çıkmaya devam edecektir”

diye   yazacaksınız diğer yandan;

“Ermeni Soykırım iddialarını ilk onaylayan (1965) ülke[ 1] Uruguay’daki Ermeni soykırım anıtını (24 Nisan 2010) bizzat açan [2] ve ayrıca Soykırım 100. Yıl Komitesi’nin onursal üyeliğini kabul eden (Ocak 2015) [3] Uruguay eski devlet başkanı José Mujika’yı bu gerçekleri halktan saklayarak Genel Başkan himayesinde konuk edip, “Saraysız Başkan/En fakir başkan” edebiyatıyla günlerce kent kent dolaştırarak”

söyleşiler düzenleyeceksiniz.



Bu durum ülkemizin dış politika  tarihinde eşi görülmemiş bir çelişki olmanın ötesinde siyasi bir skandaldır.   

Bilindiği gibi son derece mütevazi yaşamı ile tanınan Uruguay eski devlet başkanı José Mujika  1 Kasım Genel Seçimi’nden 2 gün önce CHP’nin konuğu olarak [4] ülkemize gelmiş  İstanbul,  İzmir ve Eskişehir’de düzenlenen söyleşilere ve “Saraysız Başkan” isimli kitabın tanıtımına katıldıktan sonra 6 Kasım günü geri döndüğü İstanbul’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile sabah kahvaltısında buluşarak görüşmüşlerdir [5-8].



José Mujika’nın seçime 2 gün kala İstanbul’a getirilip tahsis edilen kendi  otomobilinin benzeri 1973 model mavi bir ww otomobil  ile kentte dolaştırılıp “Saraysız Başkan”,En Fakir Başkan” solaganlarıyla halkın ve basın karşına çıkarılması hiç şüphesiz bizim Cumhurbaşkanlığı sarayının ihtişam ve gösterişine gönderme yapan propaganda amaçlı etkinliklerdir. Gerçi bu propagandanın da CHP ye bir şey kazandırmadığı 1 Kasım akşamı belli olmuştur. Siyasal bir  partinin propaganda amaçlı böyle bir etkinlik düzenlemesi son derece normaldir.


Normal olmayan  bu etkinliklerin öznesi olan Uruguay eski devlet başkanının, gerçekte Sözde Ermeni Soykırımı iddialarının güçlü bir savunucusu olduğunun, ne CHP Genel Başkanlığı, ne kendisini konuk eden CHP’li belediyeler, ne de basın ve  diğer siyasiler tarafından  sorgulanmamasıdır. 

CHP'nin, 2010 yılında Devlet Başkanı iken Montevideo'da Ermeni Soykırım Anıtın  açan ve halen "Ermeni Soykırını 100. Komitesi" onursal üyesi olan José Mojika'yı bu gerçekleri görmezden gelip Genel Başkan himayesin'de 10 gün boyunca konuk ederek İstanbul, İzmir ve Eskişehir'de konferanslar verdirmesi, Türkiye'yi soykırımla suçlayanların ekmeğine yağ sürmüş ve CHP soykırım  yalanı kabullenmiş duruma düşürülmüştür. Daha da vahimi CHP parti programında yazılı olup, Genel Başkan ve MYK-PM üyeleri ile Milletvekilleri ve Belediye Başkanları olmak üzere tüm CHP lilerin riayet etme zorunluluğu bulunan "Sözde Ermeni Soykırımı" hakkındaki program ilkelerinin ayaklar altına alınmış olmasıdır.



Diğer taraftan Türkler’in Ermeniler’e soykırım uyguladığını iddia eden/savunan  José Mujika’nın, bu iddiaların hedefi olan ülkenin Ermeni Soykırım İddiaları konusunda kendisinden farklı bir bakış açına sahip olduğunu programına yazmış olan CHP’nin davetini kabul etmesi de doğal olarak  dikkat çeken bir durum, ortaya çıkan sonuç bu günkü CHP yönetimiyle  gerçekte görüş farkı olmadığını işaret etse de…

José Mujika Ermeni Soykırımının 100. Yıl dönümüne yönlik etkinliklerin organizasyonuna ilişkin olarak kurulan 100.Yıl Soykrım Komitesi üyeliğini önermek için kendisini  ziyaret eden Ermeni toplumu toplumsal ve dini kuruluş temsilcilerini kabulu sırasında öneriyi kabul etmiş ve bu sırada yaptığı konuşmada  Ermeni Soykırımının tanınması gerçekliğinden gururlu olduğunu anımsatarak bu suçu tanımayan ülkelere ilişkin olarak şunları söylemişti [3];

“Ermeni Soykırımının tanınması zavallı insanlığın çözülmemiş sorunlarından biridir. Sorun ilgili ülkeler tarafından çözülebilirdi. Bununla birlikte en azından Türkiye tarihinin karanlık sayfalarıyla yüzleşebilir ve işlediği vahşet suçunu kabul ederek bu sorunu çözebilir”.


Mujika’nın peşin hükümlü sarfettiği bu sözler bize hiç yabancı olmayıp “yetmez ama evetçiler” in her yıl 24 Nisan’da tekrarladığı bir söylemdir. Oysa araştırmalar tam tersini yani Ermeni Soykırı’mının bir yalandan ibaret olduğunu belgelere dayalı olarak kanıtlanmaya devam etmektedir.  Mujika’nın bu sözleri aynı zamanda CHP programında [9] sözü edilen “suçlayıcı, keyfi söylemler”e çok iyi bir örnek oluşturmaktadır.

CHP programında da ifade edildiği gibi sorun,  Mujika’nın yaptığı gibi peşin hükümlü suçlamalarla değil,  1948’de BM Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilen  Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde  yapılan açık tanım çerçevesinde, konunun bağımsız tarihçiler tarafından, Türkiye, Ermenistan ve Rusya dâhil ilgili tüm ülke arşivlerine erişim olanakları kendilerine tanınarak, iddiaların gerçekçi ve doğru zeminde, önyargılara kapılmadan incelenerek  çözümlenebilir.

 CHP’nin bu günkü yönetiminin Mujika’nın bu görüşlerini ve Sözde  Soykırım İddiaları konusundaki misyonunu dikkate almadan  ülkemizde konuk etmesi, CHP programının diğer unsurlarının olduğu gibi Ermeni Soykırımına ilişkin ilkelerinin de göstermelik durumuma düşürüldüğünü kanıtlamaktadır.Tıpkı Laiklik ilkesinin olduğu gibi.

CHP ülkeye davet ettiği bir kişinin (saraysız) devlet başkanı bile olsa geçmişini her yönden araştırmak ve bir " soykırım yanlısı" olduğunu öğrendiğinde de bu gerçeği halkımızla paylaşmak durumundadır. Onlarca Uzman danışmanlarla çalışan CHP Genel Başkanlığının bu gerçeği bilmediğini söylemek safdillik olur. İzmir'liler Jose Mujika'nın gerçekte bir soykırım savunucusu olarak ülkesindeki Ermeni Soykırım anıtını bizzat açtığını  ve aynı zamanda "Soykırım 100.yıl komisyonu" üyesi olduğunu bilselerdi salonları yine doldururlar mıydı acaba? Doldursalar da en azından soykırım yalanı konusunda sorular sorar ona tarihsel gerçekleri açıklayan belgelerden söz ederler ve kesinlikle Başkan Mujika’nın eline Sayın Doğu Perinçek’in büyük mücadele sonunda  kazandığı AİHM kararının bir örneğini verenler olurdu.


Ülkemizin dış politika tarihinde onurlu bir geçmişe  sahip olan CHP ni ciddiyet ve sorumluluktan uzak böyle bir skandala maruz bırakanları şiddetle kınamak ve gerek halkımızı bilgilendirmedikleri, gerek Mujika’ya sözde Ermeni Soykırımına ilişkin görüşlerine en küçük bir itirazda bulunmadıkları ve  gerekse topluma sundukları parti programını ciddiye almadıkları için halkımızdan özür dilemelerini talep etmek hakkımızdır sanıyorum.

Kayhan Kantarlı
Emekli Öğretim Üyesi
İzmir
e-posta: kayhankantarli@gmail.com

Kaynaklar:
1)    Uruguay Ermeni Soykırım İddiasını ilk onaylayan ülke (1965)
2)    Montevideo’daki Ermeni soykırım anıtının Başkan Mujika tarafından açılması
Video;
ya da:
Basın Bülteni:

3)    José Mujika Ocak 2015 de  Ermeni Topluluğu’nun “Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı Komitesi” onursal üyeliğini kabul etti
4)    Mujika CHP’nin konuğu olarak Türkiye’de
5)    Mujika İstanbul’da
6)    Mujika İzmir’de
7)    Mujika Eskişehirde
8)    Mujika Kılıçdaroğlu ile kahvaltıda  buluştu
9)    CHP Programı (sayfa 132)


7 Şubat 2015 Cumartesi

PEKÜNLÜ DAVASI'NDA 3 YILDIR CHP TARAFINDAN SORULMASI GEREKEN SORU NİHAYET İZMİR BAROSU TARAFINDAN SORULDU





 



İZMİR BAROSU’NDAN  YÖK'E VE YARGITAY BAŞSAVCILIĞI'NA:



ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA KARŞIN TÜRBAN NASIL SERBEST ?

Emre Döker'in Haberi/Cumhuriyet/ 7 Şubat 2015





6 Şubat 2015 Cuma

CHP’NİN, PROFESÖR PEKÜNLÜ DESTEĞİ SEÇİM ŞOVU’NDAN İBARETTİR



Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) üniversitelerdeki türban yasağına ilişkin bu gün hala geçerli olan kararlarında bir değişiklik olmamasına karşın YÖK ve Rektörler tarafından Anayasa çiğnenerek uygulamaya sokulan fiili türban serbestliğinin baş mimarının "türbanı biz çözeriz", "söz veriyorum, türbanı da biz özgür kılacağız !" ve "laiklik tehlikede değildir !" söylemlerinin sahibi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu halkımızın malumlarıdır.


Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP laiklik karşıtı olan, Anayasa’ya ve Parti Programına aykırı bu politikasının sonucu olarak, AYM kararlarını uygulamakla “öğrenim özgürlüğünü” engellediği iddia edilerek açılan dava sonucunda hapse mahkum edilen Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye, yapılan tüm çağrılara karşın başından beri asla sahip çıkmamıştır. Oysa Prof. Pekünlü’nün görevini yaparak uyguladığı türban yasağına ilişkin tüm AYM kararları CHP’nin AYM’ne başvurusu sonucunda hukuk sistemimize girmiş içtihatlardır.


CHP, Pekünlü’nün hapse mahkum edildiği davayı, Laiklik mücadelesi olarak izleyip Pekünlü’ye destek olmayı üç yıldır reddetmişken, Pekünlü’nün hapiste olduğu bu gün ortaya çıkarak aynı nedenle açılan 2. davada kendisine sahip çıktıklarını açıklayarak günah çıkarmaktadır.

CHP’nin tepedeki Laiklik karşıtı AKP’lileşmiş yapısını değiştirmeden ve kendi eseri olan AYM kararlarına yeniden sahip çıkmaya başlamadan yaptığı bu günah çıkarma asla gerçek bir pişmanlık olamaz. Bu nedenle CHP’nin, Genel Seçim ve adaylık sürecine rastlayan bu günlerde İzmir Adliyesi’nde kitlelerin izlediği dünkü duruşmaya genel başkan yardımcılığı düzeyinde katılarak parlak nutuklarla Prof. Pekünlü’ye sahip çıkıyor görüntüsü vermesi “timsahın gözyaşları” ndan ibaret bir halka yaranma girişimidir.


Dünkü duruşma sonrası Adliye önünde yapılan etkinliğe katılan CHP Genel Başkan yardımcısı Bülent Tezcan, Pekünlü’nün Anayasal türban yasağını uyguladığı için hapse mahkum edilmesinden AKP+Cemaat ortaklığının değil de, yanlızca Cemat’in sorumlu olduğunu ima edecek şekilde “TBMM’ne Prof. Pekünlü’nün de yararlanabileceği (TCK 112 de değişiklik öngören) bir yasa önerisi sunduklarını, iktidar eğer her fırsatta söylediği paralel ile mücadele konusunda samimi ise Rennan hocaya kurulan bu tuzağı boşa çıkarmak için çok hızlı bir şekilde yasa değişikliğini meclisten geçirmesi gerektiğini” söylemiştir (*).

3 Yıldır ortada gözükmeyip, Pekünlü’nün mahkum edilse de yararlanabileceği böyle bir tasarı sunmayı düşünmeyen CHP’nin, Pekünlü cezaevinde ve infazının yarısı tamamlanmışken üstelik olayın siyasi sorumlusu AKP ‘den yardım dilenerek böyle bir tasarıdan söz etmesi, her şeyden önce Prof. Pekünlü’nün yürüttüğü Laiklik ve Hukuk rejimi mücadelesine bir hakaret ve Pekünlü Ailesi’nin onurunu zedeleyen bir girişim olup utanç vericidir.


Prof. Pekünlü cezavine giderken söylediği gibi onurla yatmakdadır. CHP yönetiminin böylesi onur kırıcı sözde desteğine asla gereksinimi yoktur.

Bu nedenle CHP yönetimini Rennan Pekünlü’davasını davasını seçim gösterisi yapma fırsatı olarak gören bu tutumunu şiddetle kınıyor ve Pekünlü’ye destek amacıyla kurulan oluşumları da CHP örneği böylesi şov amaçlı siyasi dayanışmalardan uzak durmaya davet ediyorum.
Kayhan KANTARLI
CHP üyesi
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) İzmir Temsilcisi

(*) http://www.cagdasulusalcizgi.com/…/chp-genel-baska…/475.html
http://www.yurtgazetesi.com.tr/…/rennan-hocanin-durusmasi-7…,